RECEP KÜPÇÜ
( 1934 – 1976 )
Elverir,elverir bunca ayrılıklar , Eyyy, devler ,cüceler diyarı , Canımın içi RODOPLAR !…
RECEP DEYİNCE, O yıllarda “Rodoplar”şiiri gibi şiir yazmak, Yazdığı şiirler yüzünden,bu gün hağla aramızda olan ,bazı çanak yalayıcıların yüzünden ,yazdığı bu şiirlerden ötürü kişilerin hışmına uğramak .Bu her yiğidin harıcı değildi o dönemlerde.Burgaz’ın merkezindebir cami varmış bunu yıkmışlar ,oysa Burgaz güzel şehirdi –demek ve bu yıkılan caminin boşluğunu duymak ve dahada önemlisi bunu duyurmak .Ozamanlarda gerçekten büyük bir başarı. Şöyle başlamıştı “Rodoplar”şirinde:Sende büyük canımın içi ,Rodoplar, uykuları tütünden talan edilen, yollar açan ,temler kazan ,benim fakir garip Kardeşlerim…
Bulgaristan’nın Filibe /Plovdiv/ sancağının Kuklene köyünde 28.09. 1934 yılında bir çiftçi ailesinin oğlu oldu. Bunun ismini Recep koydular böylece Recep Küpçü doğdu.Okuluna Kırcalide başladı /Türk Pedagoji okulu/ .Okulunu Razgrad Pedagoji okulunda tamamladıktan sonra hayata öğretmen olarak atıldı. Bu genç öretmen Türkiye’ye sevdalıydı, bu yüzden’de başına gelmedik kalmamıştır.Askerliğini Trudovo delo gazetesinin Türkçe Emek Eri bölümünde yapmıştır.Askerlini bitirdikten sonra Cemile adlı bir kızla tanışır. Daha sonra onula evlenmeye karar verir.Evlendikten sonra Burgaz şehrine yerleşirler.Burada /N.Yordanov ,Hristo Fotev ,Stoyço Gotsev ,D.Velinov/ gibi çağdaş Bulgar şiirinin önemli isimleriyle tanışma fırsatı bulur.Hatta bunlarla dostluklar kurur ve kısa bir sürede bu genç şairler grubunun en sevilenlerinden biri haline gelir.
Bu arada burada yayınlanan Yeni ışık gazetesinde muhabir olarak Recep Küpçü çalışmaya başlar. Daha sonra 1963 yılında bir şiir kitabı çıkarmayı başarır.Bu da Sofia da Halk Eğitimi yayın evinin Türkçe bölümü tarafından “Ötesi var” adıyla yayınlanır.
Dört yıl sonra ikinci şiir kitabı çıkıyor 1967 yılında “Ötesi düş değil” Bulgar şairi Nedyalko Yordanov bir gün buna şiirlerini Bulgarca ‘ya çevirmek istediğini söyler,bu konuda ona yardımcı olmasını ister. Recep bunu kabul eder ve böylece şiirleri Bulgarcaya tercüme edilir.Bu da Recep Küpçü’nün Bulgarcaya tercume edilmiş şiir kitabı,Türk soyundan ilk şair ünvanını kazanmış olur.Bu Varna yayın evi tarafından 1968 yılında yayınlanır.
Bu arada çalışmış olduğu gazeteye,hakkında sık,sık ihbar mektupları gelmeye başlamıt.Daha sonra gazeteden yazılarının altına soyadını “Küpçiev”olarak yazması gerektiği söylenmiştir.Ancak Türklüğüne çok balı olan Recep Küpçü ,emre uymamış hatta karşı gelmiştir.Bu nedenle gazetedeki işine son verilmiştir.
Hemen arkasından ,çanak yalayıcılarından birisi ,Yeni ışık 07.12.1967 yılında çıkan bir yazı üzerine ,Recep Küpçü’ye insafsızca saldırarak Onu Türk Milliyetçisi olarak ,komunist ideallere ihanet etmekle suçlamıştır.Bunlara bir süre uydurmalar ekleyerek v.s. böylece Recep Küpçünün batına daha bir sürü dert açılmasına sebeb olmuştur.
Recep Küpçü bir zaman işsiz gezmiş,bu arada,büyük maddi sıkıntı içinde bulunmakla,bir yandanda çaresiz bir hastalığa yakalanan oğlu Ünal ‘ın acısıyla kıvranırken,bir yandan “Gizli istikbarat” tarafından takip edilmekle beraber, hiç bir yere işe de aldırmamışlardır . Bu sıkıntılı günlerinde Bulgar şairleri de kendisine el uzatmış olsalarda ellerinden pek fazla bir şey gelemezdi zaten /gizli istikbarata karşı/ Savunmak için bir çok kapıyı çalsalarda ,kapıları gizli istikbarat çok önceden kapatmıştı.Yeni ışık gasetesi Receb’den yazı istemiş ama Recep Küpçü ‘de gurur ve onur sahibi olduğu için –gazetede soyadının Bulgarlaştırılcağnı bildiği için yazı göndermemiştir.Burgazda süt kurumunda bir it bulmuttu fakat aynı gün çıkartıldı,gizli istihbaratının çalışmalarıda açıkça görülmektedir.Bir gün bu gizli istihbaratçılarının birine güzel bir ders vermiştir.Nelerde yapsalar istihbarat bile bunu çokertememiştir,hep kendi inandığı yolundan devam etmiştir.Ama bir gün 14 yaşındaki oğlu Ünal kanserden vefat etti,işte bu onu yıktı.Cenaze töreni Türk geleneklerine göre,beyaz kefeniyle mezara indiren babası oldu.Bununla ilgili Bulgaristanda yazılmış “Irmaklar Yılankavi Akar”adlı kitapta şiirlerin tamamı oğlunun ölümünden duyduğu büyük acının yansımalarını anlatmıştır.”Dünya ile Yüzyüze”-adını verdiği yayınlanmamış şiir dosyasındaki “Biraz hava biraz vefa arıyorum”adlı şiirinin son sözleri dikat çekicidir.
“Bizim lehimizde olan –bir tek ihtimal kaldı –SATILMADAN ÖLEBİLMEK “ Şairimiz gerçekten satılmamış ,hatta ölümünün nedeni de büyük ihtimalle-bu yüzden olmuştur.Tüm suçu Bulgaristanda Türk olarak doğumaktı .Kader adlı şiirinde dediği gibi.
“İNSANLARIN BİR ÇOĞU YERYÜZÜNDE:BENİM VATANIM FRANSA,BENİM İTALYA, BENİM BİLMEM NERESİ DER, ÖĞÜNÜR YİNE,YA BEN ? BENKİ BULGARİSTANDA DOĞUMUŞUM AMA BULGAR DEĞİLİM.BEN Kİ TÜRK OĞULU BİR TÜRKÜM, AMA TÜRKİYEDE DEĞİLİM.
VATANIMA HASRET ULUSUMUN BAYRAĞINA HASRET YAŞIYORUM KENDİ KENDİMİ. BELKİDE HASRETİM DİYE HASRETTEN DAHA İYİ BİLİYORUM DEĞERİNİ. VATAN VE ULUSUN.AMA SESİM ÇIKMIYOR BİR TÜRLÜ.
İnsanların bir çoğu yeryüzünde: Benim vatanım Fransa,benim İtalya,benim bilmem neresi der,
Öğünür yine,ya BEN?Benki Bulgaristanda doğumuşum
Ama Bulgar değilim.Benki TÜRK OĞLU TÜRK’üm, , Ama TÜRKİYE’de değilim.
VATANIMA HASRET ULUSUMUN BAYRANA HASRET YAŞIYORUM KENDİ KENDİMİ.BELKİDE HASRETİM DİYE HERKEZDEN DAHA İYİ BİLİYORUM DEĞERİNİ VATAN VE ULUSUN !AMA SESİM ÇIKMIYOR BİR TÜRLÜ.
Küçük oğlu Erdinç tek tesellisi oldu ailenin.Bir olları daha oldu adını ,ölen olunun adını verdiler Ünal koydular.Daha sonra bir kız çocukları doğudu,fazla geçmeden sene bile dolmadan o da vefat etti.
Bundan sonra kendiside zaten fazla yaşamadı çok geçmeden BÜYÜK TÜRK gözlerini kapadı,bu dünyadan hiç kimseye boyun eymeden ,Türk olarak ve Türklük için mücadelelerle dolu hayatını böylece sona erdirdiler.
Genel kanat onun Türk Milliyetçi fikirlerinden ve etkileme gücünden endişeye kapılan komunist yönetim tarafından öldürtmüş olduğudur.Bulgaristanda uygulanan sosyalizmin bir aldatmaca olduğunu ta o zamanlarda onu farkedebilmiş.Eşit kardeşim adlı şiirinde:Bunu dile getirmektedir.
Ömrünün sonuna kadar Anavatan Türkiye yi özleyen ve maalesef “Canım Şirinim” dediği İstanbulu görmeden bu dünyadan gitmiştir.Bulgaristanda olan tüm yazarlardan çok farklı idi ,Türklüğü ile gurur duyabilen ,tüm zorluklara ramen ,kendini kaybetmeyen,Adını değil soy adının arkasına “ov” kelemesi bile koydurtmayan ,her zorlukları göğüsleyebilen,gerçek Türklüğü Bulgarlara hayatta gösterebilen tek şairimiz,işte bunlara katlanan adam -“ RECEP KÜPÇÜ “ işte böyle şahsiyetlere heykel yapılmalıdır,böyle birileri hak eder bunu.”Kendini bilen şair “işte budur. ,O zamanlarda-“ÖZGÜRSEM KARANLIKLARDA “ – SANA AŞIKLIMDANDIR diye haykırabilen.
Ölümünden sonra ailesinide rahat bırakmadılar.Türkiyede buna sessiz kalmıştır.
Bugün bir sürü Türk yazarlar arkadaşımızdı dostumuzdu deyebiliyorlar,hani neredediler o zor zamanlarında çile çektiği o günlerde yanında hiç bir Türk olmaması çok üzücüdür Bulgaristanda aydınlar işte buymuş.Ölümünden sonra bile kimseler yok çok acı ama gerçekler işte bunlar,bu gün değil o zaman gerekirdi onlara yardım,
Büyük çocuğu Erdinç kalmış babasının yerine ,şimdi babasından öcünü alamayan gizli istihbarat oğlunun peşine koşmuştur.Sık sık emniyete toplamaya başlamışlar.Bir gün durumundan yakınırken,”Öyle dövüyorlar ki,hep karın boşluma vuruyorlar,nefesimi zor alıyorum,bazen nefesim tükeniyor.”Babasına tuzaklar kurupta tutamayan gizli istihbaratın adamları şimdi ise bunları bir çocuğn üzerinde denemeye başlıyor.Babası gibi Erdinçin’de başı beladan kurtulmuyor.Çok geçmeden bunlar yok yere Erdinçi l4 yaşında iken bir komplo düzenleyerek hapse atıyorlar.Ailesinede 1989yılına kadar çileli günler yaşatıyorlar.Ancqak Anavatana göç ettikten sonra Küpçü ailesi rahata kavuşabilmiştir. Bunun zamanı gelecek ,bu böyle gidmeyecek,gülen hep gülmeyecek ağlayan hep ağlamayacak.
Anavatana göçenlere,Recep Küpçü şunu söylermiş 1970 yıllarında:
“GÜLE GÜLE KARDEŞİM,YOLUN AÇIK OLSUN,BURALARDA TEK TÜRK KALMAYINCAYA KADAR BU TOPRAKLARI TERK ETMEYECEĞİM .BU İNSANLARIMIZIN HAKLARINI SAVUNMAYA KARARLIYIM.ANCAK EN SON TRENİN YOLCUSU BEN OLACAĞIM.
Birde tunu:
“Kardeşlerim sizler Türklüğün ve Türkiyenin değerini bizler kadar bilemessiniz,Anadoludaki minare gölgelerine bile benden selam söyleyin.Bu toprakları Anadolu topraklarından kopardılar,fakat TÜRKLÜK bağılarımızı koparmayı hiç bir zaman başaramıyacaklar.”
Büyük şair çok sevdiği Türkiye’yi hiç görmedi, ancak ruhu her zaman Anadoluda dolaştı. Kendisine Allahtan rahmet diliyoruz.
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER:
KADER Benim kaderimi herkes anlayamaz pek, Örneğin insanlardan bir çoğu rahaça Ben Rus’um, ben Çinli, ben Bulgar, Ben Alman, ben İngiliz, ben bilmem kimim Diye övünür,Şiirler yazar,Bastırır, Okunur,Mutlu olur.Ya ben? İnsanlardan bir çoğu yeryüzünde: Benim Vatanım Fransa,Benim İtalya, Benim bilmem neresi der, öğünür yine, Ya ben? Ben ki Bulgaristan’da doğmuşum, Ama Bulgar değilim: Ben ki Türk oğlu bir Türk’üm, Ama Türkiye’de değilim. Vatana hasret, ulusumun bayrağına hasret Yaşıyorum kendi kendimi Belki de hasretim diye Herkesten daha iyi biliyorum Değerini Vatan ve Ulusu’un! Ama sesim çıkmıyor bir türlü, Sessizce ağlayışımı işiten varsa eğer, Aşkolsun! |
GÜNEYE GÖÇ EDEN KUŞLAR..![]() Güneye göçeden kuşlar , N’olur ,söyleyin bana Nerde kaldı o güneş , Oılık akşamlar,O ferah ?… Neden böyle vakitsiz geldi güz? Biliyorum ,burda bir sır var; Siz yazı kanatlarınızda götürdünüz Güneye göç eden kuşlar…Ama değilmi ,değilmi kuşlar Gencelmeye gitti yaz ?Değilmi bahar olarak dönecek Yine buralara?Ve dökülecek yerlere Sizin kanatlarınızdan,Gagalarınızdan, Ilık ılık ,çiçek çiçek ,yeşil yeşil,Ferah ferah… N’olur,n’olur sanki,Gözünü sevdiğim kuşlar Benide her güz alsanız,Götürseniz güneye?… Ve açınca bahar,Yine buralara getirseniz Hep böyle genç genç ,Ümüt ümüt Aydın aydın ,Sevda sevda… |
İKİ
ARSLAN OĞLUM Karım ve iki aslan oğlum, Sizi mutlu edemedim için üzgünüm böyle Yoksa mutlu olmadığım için değil Ben ki , Nasıl olsa yaşar ve yaratabilirim İster kelepçeli olsun ellerim İster darağacın ipi boynumda, Hatta çingeneye bile kalmaz Ayaklarımın altından sandığı çekmek Basarım tekmeyi sandığa ben kendim Ölen ben olsamda, Yenilen ben değilim. |
R
O D O P L A R Sen baba kaygısında yoksun çocuklar büyüten, Canımın içi Rodoplar,babaları gurbetten, Topladınmı bağrına artık?… Elverir ,elverir bunca üzüntüler,bunca ayrılıklar!… Sende büyür,canımın içi Rodoplar, Uykuları tütünden talan edilen,yollar yapan, Temeller kazan ,benim fakir garip kardeşlerim! Çam ormanı havası kadar,temiz yürekli kardeşlerim! Nerde olursa oturup çıkınını açan, Sofra kurup peynir ekmek yiyen, Gençlik çağını yaşamadan, Dalından vakitsiz yere düşen. Halleri göz rüzgarına tutulmuş Yapraklar gibi per perişan Ahlat örneği yüzleri kırışan Yolda belde evdeymiş gibi konaklayan Canım kardeşlerim!… …Senin her manzaran,her bakışın, Her ağacın ,hatta her taşın duygusal. Sen hem yeni bir gerçeksin Hem eski bir masal. Bende senin eteklerinde doğumuşum. Tahtımı gönlümde özlemden kurmuşum, Elverir, elverir bunca ayrılıklar, Eyyy ,devler,cüceler diyarı, |
BULGARİSTANDA ŞAİRLER
Osmanlı imperatorluğnun hükmettiği Balkanlarda bu günde pek çok Türk kökenli insanlar yaşamaktadır.Özellikle Bulgaristan,Balkanlarda en çok Türk nufusuna sahiptir.Bizi biz yapan gelenek ve goreneklerimizi Bulgaristanda' da bu günlere kadar yaşatabilmişlerdir.Tüm Balkanlarda olduğu gibi Bulgaristan'da yaşıyan Türkler çağdaş bir Türk edebiyatı meydana getirmiştirler.Osmanlı'nın çekilişinden sonra Bulgaristan'da yaşıyan Türkler baskılara ve zülümlere dayanamayıp çoğunlu topraklarını terkedip Anavatana goç etmişlerdir.Kalanlarda her türlü baskılara ramen,hiç bir zaman Milli benliklerini unutmamışlardır ve her zaman ön planda tutmuşlar,bazılarıda bunu çok pahalı ödemiştirler.Her şeye ramen Evladi Fatiha Torunları oldunu hiç bir zaman unutmamışlardır.
Bulgaristan Türkleri bu zor şartlar altında edebiyeta sırt çevirmemiştir.Bu güne kadar Bulgaristanda çağdaş ve zengin bir Türk edebiyatı oluşturmuşturlar.Bunuda çıkarmiş olduğu gazete,dergi,kitaplarla seslerini duyurmuşturlar.Ağırlık şiir olmak üzere hikaye , roman , tiyatro alanında eserler meydana getirmiştirler.Pek çok edebiyatçı ise şiirle başlamış,şiirden hikayeye ,romana ve diğer türlere geşmişlerdir.Yani şiir dier türlere geçişte bir köprü vazifesi görmüştür.Bulgaristanda bu edebiyatçılar arasında olanlar.
Bulgaristan'nın 1940 -1950 yılları arasında:
Sabahatin Bayram ; Lütvi Demir ; Nevzat Mehmet ; Ahmet Şerif ;
Şahin Mustafa ; Hasan Karahüseyin ;
1950 yılları sonrası :
Recep Küpçü ; Faik İsmail ; Omer Osman Erendoruk ; Naci Ferhat ; Osman Azis ; Duran Hasan ; Niyazi Hüseyin ; Sabri Tata ; Sait Faik ;
G.OSMAN PAŞA | UFUK | TÜRK DÜNYASI | |
YAYINLAR | RODOPLAR | BAŞA DÖNÜŞ |